s
BİR ZAMANLARIN EN ÇOK ARANAN EKRAN YÜZÜYDÜ! SİMDİ Kİ YAŞAMINI GÖRÜNCE..
Görüntü yönetmeni Eşi Mehmet Aksın ve ikizleriyle 8 yıldır teknede yaşayan oyuncu Yeşim Büber,
Benim denizde yaşamla tanışmam Mehmet’le başladı. Kendisi dışında hayatıma kattığı en güzel şey tekne. İlk zamanlar teknemiz yoktu, babasının Büyükada’da bağlı 9.40 bir palası vardı. Sık sık onunla çıkar Marmara’da yelken yapardık. Sonra ilk teknemiz Ma’yı aldık. Ve maceramız başladı.
Hep hayalimizdi teknede yaşamak, yolda olmak. Bu, bir şekilde bize dayatılan biçim ve sınırlara nanik yapmak belki de. Evi kapatıp tekneye taşınalı sekiz yıl oldu. İstediğim an demirimi alıp gidebilme imkanı gerçek bir özgürlük benim için. Ve her yerde yolcu hissetmek mekan ve zaman algımı çok değiştirdi. Zorunluluktan uzak, sahici bir seçim her an ve her yer. Bu duyguyu çok seviyorum.
İki çocuğunuz var Can Yunus ve Nehir kaç yaşındalar? Onlar hep denizdeydi. Tüm hamileliğimi teknede geçirdim. Doğum başladığında da hastaneye tekneden gittik. Ertesi gün çocuklarımızı kucaklayıp teknemize geldik. Hatta kuvvetli bir rüzgar vardı. Savrulan savrula zor binmiştik tekneye. Bir hafta sonra da yoldaydık.
Elbette, başka bir evimiz yok. İnsanları buna inandırmak zor oluyor, hele çocuklardan sonra.
Daha önce 11 metre bir yelkenlimiz vardı. Dört yıl yaşadık onunla. Çok keyifli bir Akdeniz gezisi yaptık. Çocuk yapmaya karar verince daha büyük bir tekneye ihtiyacımız olduğunu düşündük ve uzun süre uygun tekneyi aradık. Sonunda aradığımız tekneyi Finlandiya’ da bulduk. Dört yıl önce heyecanla Finlandiya’ ya gidip üç ay süren bir yolculuk sonunda Türkiye’ye getirdik. Kendisi 15 metre boyunda keç arma bir yelkenli, 1981 yapımı Nauticat 52. Pilothouse dediğimiz içeride de dümeni olan, haliyle oturma alanından dışarıyı görebildiğimiz oldukça geniş bir yaşam alanına sahip bizi her gün varlığıyla heyecanlandıran bir tekne
Teknede yaşamak değil ama sakin bir koyda yaşamak sosyalleşme adına biraz zorluyor bizi. Daha kalabalık bir yerde demirlemeyi düşünmeye başladık. Ama zaman içinde zaten azaldığımızı görüyorum. Ya biz doğru insanlarla karşılaşamıyoruz ya da hayattaki dertlerimiz çok farklılaştı.
Herkesin aklına gelen sorudur. Tehlikeli ve de sıkıcı değil mi teknede çocuklarla yaşamak? Olmazsa olmaz kurallar vardır muhakkak, nelerdir onlar? Aksine ben evlerde çok sıkılıyorum. Duvarlar üstüme üstüme geliyor. Hele apartmanda her yanımda insan olması içimi fena daraltıyor.
Çocuklar da hiç sıkılıyor gibi görünmüyor. Zaten her gün uzun yürüyüşler yapıyoruz ormanda. Tehlikeye gelince, evet bir eve kıyasla daha fazla tehlike içeriyor. Ama gerekli önlemleri alıyoruz. Ayrıca henüz küçük olmalarına rağmen çocuklar da oldukça dikkatliler. Asla çiğnenmeyen kurallarımız var. Can yelekleri olmadan bota binip inmek yok. Güvertede onları yalnız bırakmak yok. İskelede tek başına yürümek yok gibi.