Yılı dolayısıyla Gaziantep Üniversitesi’nde “12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” Online Program gerçekleştirildi.
Online programa, GAÜN Rektör Danışmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Gaziantep Üniversitesi TÖMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Özpay ve GAÜN Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Soğukömeroğulları konuşmacı olarak katıldı.
Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, 100 yıl önce ülkemizde oynanan oyunların yer yer devam ettiğini, 100 öncesine veya sonrasına bakıldığında, senaryonun aynı olduğunu sadece aktörlerin değiştiğini belirterek, “O açıdan konuşmamızın adı ‘İstiklal Marşını yeniden okumak’, Mehmet Akif Ersoy’un milli mücadelenin, çok sıkıntılı günlerin devam ettiği süreçte kaleme aldığı ve yüzyıllara birikmiş olan bir duyguyu, düşünceyi meydana getirdiği için de her daim taze olan, okuduğumuz her anda bize bir şeyler katan İstiklal Marşına bu açıdan bakmalıyız” dedi.
“Düşünmek, akıl etmek zorundayız”
Konuşmasının devamında kesitler sunan Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, “İstiklal Marşı’nın yazıldığı dönemi okurken ve bilirken tarihte öncesine ve sonrasına giderek gelmemiz lazım ki biz bu oyunu görebilelim. Eğer o oyunu göremezsek her gün okuduğumuz, İstiklal Marşının bir anlamı kalmaz. Düşünmek zorundayız. Allah Kur’an’da, “Ey İnsanoğlu, akletmez misiniz, düşünmez misiniz?’ diye aklımıza vurgu yapıyor. Yaşadığımız cennet vatan olan coğrafyayı bir sonraki nesle bırakmak için gerçekten düşünmeliyiz” şeklinde konuştu.
Mehmet Akif Ersoy’un 63 yıllık ömrünün, Türk-İslam dünyasının yaşadığı buhranların, arayışların şahidi bir ömür olduğunu vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Özpay, Mehmet Akif Ersoy’un kendisini çok iyi geliştirmeyi, milletine doğru ve iyi hizmet etmenin en önemli adımı olarak gördüğünü söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Özpay, “Akif’in milletiyle bütünleşmiş olmasının en önemli delili, baskı sayısı bugüne kadar bir milyona yaklaşmış olan Safahat’ın Türk milletinin en çok itibar ettiği kitap olmasıdır ve evlerinde en az bir tane Safahat bulundurmasıdır. Onun ‘Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ temennisi, her Türk’ün sonsuza kadar dilinden düşürmeyeceği duadır” ifadelerini kullandı.
“Mehmet Akif’i Ersoy’u anmak her Türk çocuğu için boyun borcu”
Dr. Öğr. Üyesi Özpay, “Nasrullah Camii ve Zağanos Camii’nin vaaz kürsülerinde vatanın kurtuluşunun topyekün mücadeleden geçtiğini haykıran ve Milli Mücadele’nin gerekliliğini zihinlere nakşeden Akif, bir mücahit olarak vazifesinin ne olduğunu doğru idrak etmiş sorumlu bir aydındır. Milli Mücadele’ye yaptığı olumlu katkıların değeri ölçülemez. Onun ömrü, bir taraftan baytarlık, bir taraftan öğretmenlik, bir taraftan vaaz kürsülerinden Müslümanları birlik ve beraberliğe çağıran bir hoca olarak şekillenmiştir. Ancak ona Türk milletinin gönlünde yer kazandıran vasfı, şairliğidir. Akif, tarihi güzelliklerle dolu Türk milletinin sevdiği ve saydığı için taptığı Hakk’ın ona hak ettiği hürriyeti vereceğine de iman etmektedir. “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal” sözü, alelade bir söz değildir. Bu söz, tarihin kendisine yüklediği sorumluluğu her daim baş tacı etmiş bir millete duyulan güvenin mısralarda vücut bulmuş hâlidir. O yüzden güvenle ‘Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak’ mısralarını bütün Türk milletinin hafızasına nakşetmiştir. Onu rahmetle ve minnetle anmak, her Türk çocuğu için boyun borcudur” ifadelerini kullandı.
Bayrak sarılı gömülen tek Türk evladı
Mehmet Akif Ersoy’un son zamanlarındaki süreç hakkında bilgi veren Doç. Dr. Mehmet Soğukömeroğulları, Mehmet Akif Ersoy’un son zamanlarındaki sürecin Mısır’dan başlayarak İstanbul’da devam ettiğini ve yine İstanbul’da son bulan bir dönem çevresinde meydana geldiğini söyledi. Doç. Dr. Mehmet Soğukömeroğulları, “Mithat Cemal Kuntay’ın ifade ettiğine göre, Mehmet Akif’in hastalığı Mısır’da başlar ancak hastalığının ne olduğuna dair bir karar veremeyen doktorlar, onun çocukluğunda geçirdiği sıtma hastalığının nüksettiğini belirtirler. İstiklâl şairinin cenazesini ise Fethi Tevetoğlu hatıralarında anlatır. Fethi Tevetoğlu, Mehmet Akif’in vefat ettiği haberini Mary Mançenko’dan alır ve arkadaşlarıyla birlikte Mısır Apartmanı’na giderler ve onun vasiyetine uyarak cenazeyi Beyazıt Camii’ne omuzlarında getirirler. Sonra fakültelere dağılırlar ve 11 kişi gittikleri fakültelerden on bin kişi dönerler. Musallada yatan Akif’in üzerine Türk bayrağı konulunca taşınacak cenaze içi kadar değerli olur. Tevetoğlu’nun belirttiğine göre, ‘Akif, kefeni üstüne bayrak sarılı gömülen tek Türk evladıdır” diye konuştu.