İMO Gaziantep Şubesi Depremden sonraki yaşanan hukuki süreçlerle ilgili Meslek içi eğitim seminerleri kapsamında “6 Şubat Depremleri Sonrası Yaşanılan Hukuki Süreçler, İnşaat Mühendisleri ve Şantiye Şeflerinin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları” konulu seminer düzenledi.
Av. Dr. Levent Mazılıgüney’in (Yük. İnş. Müh.–Hukukçu) sunumuyla şube hizmet binası Korkut Küçükcan Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminerde inşaat mühendislerine önemli bilgiler sunuldu. İMO Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, tutuklu inşaat mühendislerinin durumunu yakından takip ettiklerini söyledi. Suçu ve kusuru olanın cezasını çekmesi gerektiğini ancak kurunun yanında yaşın da yanmasına karşı olduklarını ifade eden Başkan Güçyetmez, “Asrın en büyük felaketini yaşadık. Elbette suçu olanlar cezasını çekmeli. Ancak aradan 9 aydan fazla zaman geçmesine rağmen tutuklu üyelerimizin çoğu henüz ilk mahkemeye bile çıkmadı. Türk adaletine güveniyoruz. Olayı cadı avına çevirmeden hızlı ve adil bir yargılama ile mağduriyetlerin giderilmesini bekliyoruz.‘Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm isabetli olsa da geciken adalet zulümdür.’sözü geçerliliğini korumaktadır.” diye konuştu. BİLİRKİŞİLER HAKİMİN YERİNE GEÇMEMELİ Yıkılan binalarla ilgili hazırlanan bazı bilirkişi raporlarının çelişkili ifade ve tespitlerle dolu olduğuna dikkat çeken Başkan Güçyetmez, “Depremde yıkılan bir bina ile ilgili kusurların nasıl belirleneceği çok önemlidir. Tabi ki bilirkişiler devrede olmalıdır ancak kimin ne kadar kusurlu olduğunu, asli veya tali kusurlu olup olmadığını bilirkişi belirleyemez. Bilirkişiler bunu yaparsa hâkimin yerine geçmiş olurlar. Konunun uzmanı olan hocalarımızdan aldığımız bilgilere göre bilirkişilerin hâkim yerine geçemeyeceği ve hâkimin de bilirkişilerin belirlediği kusur ve/veya kusur oranları üzerinden karar veremeyeceğine yönelik çok sayıda Yargıtay kararları olduğunu öğrendik. Yargılamaların hukuka uygun olması ve adil kararlar verilerek kusurlu olanla olmayanın ayrılması çok önemlidir. Ne mağdurlar içinden çıkılmaz bir hukuk karmaşasının içinde kaybolan haklarından vazgeçmek zorunda kalmalı ne de işini iyi yapmış inşaat mühendisleri haksız yere cezalandırılmalıdır. Kusurlar deprem davalarına yönelik teknik ihtisas mahkemeleri kurularak belirlenmelidir” dedi. “Bizler fakülteden mezun olurken mühendis yemini ederiz. Hiçbir meslektaşımızın isteyerek, bilerek mesleğini kötüye kullanacağını düşünmüyorum. Bu nedenle tutuklu üyelerimizin durumu en önemli gündem maddemiz olmaya devam etmektedir. Elbette tutuklu üyelerimiz içerisinde suçu ya da kusuru olanlar olabilir. Suçlu olup olmadıklarına yüce Türk adaleti verecektir. Ancak bu sürecin denetimli serbestlik şeklinde olması gerektiğini sürecin başından beri hep söyledik ve vurguladık. Meslektaşlarımızın bir an önce yargı karşısına çıkarılarak tutukluluk hallerinin sona ermesi en büyük dileğimizdir” dedi. Üniversitelerin raporlarına göre, 6 Şubat depremlerinin oldukça büyük ivme değerlerine ulaştığı ve de statik tasarımlarda kullanılan ivme değerlerini de birçok noktada aştığını vurgulayan Başkan Güçyetmez, şöyle devam etti: “Zemin değerlerinin durumu, beton kalitesi, donatı kalitesi en önemlisi de doğru uygulanıp uygulanmaması bunlar çok önemlidir. İnşaat sektörünün uygulama alanı, usta ve işçilerin özen göstermesi, doğru denetlenmesi ve sürekli eğitimleri barındırması gereken bir alandır. Geçmiş yıllardaki yönetmeliklere göre tasarlanan binaların günümüz şartlarına göre değerlendirilmesi de ayrıca doğru bir kıyas olamaz.1975 yönetmeliği şartları ve malzeme teknolojisi ile 2018 yönetmeliği ve malzeme teknolojisi çok farklıdır. İmar afları ile yasallaştırılan kontrolsüz binalar, meslektaşlarımızın bilgisi dahilinde olmayan ilave yapılan katlar, taşıyıcı sisteme izinsiz müdahaleler, kolonların perde elemanlarının kesilmesi gibi kullanım sonrası yapılan binaya kötü müdahalelerle ilgili konular da detaylıca araştırılmalıdır. Depremlerde binaların nasıl, niçin ve hangi nedenlerle yıkıldıklarının açıklanması, fevkalade karmaşık ve zor bir konudur. Yıkım, taşıyıcı sistemin kurgulanması, modelleme, statik/dinamik analiz, eleman tasarımı aşamalarını içeren statik proje sürecindeki hatalardan/eksikliklerden kaynaklanabilir. Yıkım, yapım ve denetim süreçlerindeki hatalardan/eksikliklerden/ihmallerden meydana gelmiş olabilir. Yukarıdaki olasılıkların hiçbiri gerçekleşmemiş bile olsa bina, depremin yönetmelik sınırlarını aşan, olağandışı şiddetli bir deprem olması nedeniyle yıkılmış da olabilir. Kaldı ki 6 Şubat 2023 depremlerinde meydana gelen yıkımlarda belirtilen tespit edilen nedenlerin birinin veya birkaçının bir arada rol oynamış olduğu da muhakkaktır. Ayrıca Bir inşaat mühendisinin tasarladığı ve/veya yaptığı binadan ömür boyu sorumlu tutulması son derece yanlıştır. Yapılar periyodik olarak denetlenmeli mevcut projesinde yer almayan hususlar, binaya yapılan kullanıcı müdahalelerine izin verilmemeli, sorumlular yapıya izinsiz müdahale edenler olmalıdır.” AĞIR VE ORTA HASARLI BİNALARDA SORUMLULUK “Kamuoyu tarafından yanlış bilinen bir konu da ağır ve orta hasarlı binalarla ilgili meslektaşlarımızın sorumluluğudur” diyen Başkan Güçyetmez, “Bir inşaat mühendisi zemin etüt raporunda yer alan değerlerden başlayarak, deprem yönetmeliği ve ilgili yönetmeliklere göre tasarım prensibi olarak yönetmeliklerde yer alan bağlı değerler sonucu oluşan tasarım depremlerine ve AFAD sisteminde yer alan ilgili ivme değerlerine göre tasarım yapar. Ana hedef tasarım depremi sonucunda şiddetli depremlerde göçme ve can kaybı yaşanmamasıdır. Can kaybı yaşanmayan ağır ve/veya orta hasarlı ya da az hasar almış binaların tümü için meslektaşlarımızın suçlanması söz konusu olamaz. Binalar böylesine arka arkaya şiddetli depremler sonucu ağır-orta-az hasar alarak ayakta kalmış ise ve de binada göçme yaşanmadıysa bina görevini yerine getirmiş demektir” şeklinde açıklamada bulundu.