“Gaziantep Üniversitesi’ne teşekkür ediyorum”
İmmün Plazma Tedavi Yöntemi’nin, plazmanın daha güvenilir bir hale getirilmesi ve hastalarda oluşabilecek komplikasyonların en aza indirilmesi için patojenlerden arındırılması gerektiğini kaydeden Kızılay Genel Başkanı Dr. Kınık, “Dünya ile beraber bu anlamda çalışmalarını başlatan Gaziantep Üniversite’mize teşekkür etmek istiyorum. Çünkü, kendi vizyonlarıyla beraber kendi kapasiteleri için ayırmış oldukları cihazları, kendi bünyelerindeki kapasitelerin çok daha üstüne hizmet edebileceklerini düşündükleri için feda anlayışıyla İstanbul ve Ankara’daki Kızılay merkezlerine kurdular. Biz de değer katan çözüm ortağımız olarak hem ilgili firma, hem de Gaziantep Üniversitemizin bu anlamdaki çalışmalarıyla beraber süreci daha güvenilir hale getireceğiz” diye konuştu.
“Sözümüzü tuttuk”
Yaklaşık bir ay önce 28 Martta Kovid-19 ile mücadelede patojenden arındırılmış İmmün Plazma yöntemini gündeme taşıdıklarını vurgulayan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, sistemi Nisan Ayı sonuna kadar işler duruma getirecekleri sözünü verdiklerini belirterek, “Şu anda sözümüzü tutmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Şunu gördük. Özellikle, Gaziantep’te Kovid-19 hastalığı geç başladı. Bu bizim açımızdan bir yandan sevindirici. Ancak, tedavide donörler çok çok önemli. Biz, Gaziantep’te şimdilik 200 tane vaka için uğraşacağımıza, bütün Türkiye’de yaklaşık 10 binlerin üzerinde plazma bekleyen vakalara bu imkanı sunmanın kamu yararı açısından daha önemli olduğunu düşündük. Özelikle Sağlık Bakanlığı’mızın Kan ve Kan Ürünleri Daire Başkanlığı’nın bizi yönlendirmesi ve Kızılay’ımızın talebi üzerine fedakarlık yaparak bu önemli projemizi vakaların ve yoğun bakımda tedavi bekleyenlerin en çok görüldüğü İstanbul ve Ankara’ya taşıdık. Çünkü bu amansız hastalıkla mücadelede topyekûn bir seferberlik ve kaynaklarımızı en etkin ve en doğru şekilde kullanmamız gerekiyordu. Gaziantep’te az sayıda hastaya uygulamaktansa, bu büyük projeyi bütün Türkiye’ye yayalım istedik ve Kızılay’ın talebi doğrultusunda protokol imzaladık. Peki biz bu projede neyi amaçladık? Farkı neydi? İmmün Plazma’nın Kovid-19 tedavisinde kullanımı artık ülkemizde ve dünyada kabul görmüş durumdadır. Bilim Kurulumuz başta olmak üzere hemen tüm kurumlar İmmün Plazma’nın hastalığın tedavisi açısından önemli bir alternatif olduğu konusunda hemfikirdir. Ancak, bu yapılırken 3 soruya cevap verilmelidir. Birincisi bu plazmalar patojenler, mikroplar, diğer zararlı maddeler açsısından güvenli mi? İşte bizim getirmiş olduğumuz Kızılay için Ankara ve İstanbul’da kurmuş olduğumuz Riboflavin (Vitamin B2) ile kombine edilmiş ışınlama sistemi Türkiye’deki ilk ve tek teknolojidir. Bu sitemle güvenli bir şekilde plazmayı patojenlerden arındırıyoruz. Bu büyük bir avantaj. İkinci avantaj, özelikle bu patojenlerden arındırma sisteminin etkili bir şekilde yapıldığını kanıtlayan çok sayıda bilimsel çalışma bulunması ve Kovid hastalarında da güvenle kullanılabilmesidir. Özelikle bu hastalıkta akciğer solunum kapasitesinin azalmasına bağlı olarak akut solunum sıkıntısı nedeniyle hastalarımızı yoğun bakım ünitelerinde kaybediyoruz. Bunun da en önemli sebeplerinin başında çok sayıda inflamasyon yapıcı Sitokinlerin fırtınası dediğimiz patojenlerin iltihaplanmayı başlatıcı ve devam ettirici süreçteki rolü gelmektedir. Sitokin fırtınasının engellenerek inflmasyonun baskılanması bu sistemin üçüncü önemli avantajıdır. Ayrıca lökositler başta olmak üzere alerjik reaksiyonlara sebep olan hücreleri de etkisiz hale getirebilmesi de diğer önemli bir avantajıdır. Tüm bu işlemler toplam 7 dakika sürmektedir. Böylece bu kadar avantaja sahip olan bu sistem ile hastalarımıza daha güvenli, hızlı ve etkin bir yöntem ile destek veriyoruz. Türkiye’ye getirip kullanıma sunduğumuz bu sistem Türkiye’nin ihtiyacı olan bir sistemdi. Kızılayımız, ülkemizin en büyük donör ve kan bağışı alan yetkili kurumumuzdur. İzden bu sistemleri hasta yoğunluğu olan Ankara ve İstanbula’a kurmamızı talep ettiler ve bizde protokol imzalayarak kamu yararı adına sistemlerimizi bu iki şehre kurduk ve işlemeye devam ediyor. Biz protokole aracılık etikleri için Sağlık Bakanlığımıza, destekleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kızılay Genel Başkanımıza ve Türk Milleti’ne çok teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İyileşen hastalara çağrı
Açıklamasının devamında Türkiye Cumhuriyeti’nin Dünya’nın en güvenilir sisteminin Türkiye’de kurulmasını sağladığını, iyileşen hastaların da vatandaşlık görevlerini yaparak bağışta bulunarak, bu hastalıktan kurtulmak için çırpınan insanlara yardımcı olmaları için kan bağışında bulunmaları gerektiğini ifade eden Rektör Prof. Dr. Ali Gür, sözlerini şöyle devam ettirdi: “Donörlere ihtiyacımız var. İyileşmiş olan hastalarımız lütfen bu konuda fedakarlık yapsınlar ve hep birlikte yoğun bakımdaki kritik hasatlarımıza fayda verelim diyoruz. Bu sistemi 4 ay önce yani Kovid-19 salgını başlamadan Türkiye’ye getirmeyi planlamıştık. Kovid-19 da bunu hızlandırıcı bir sebep oldu. Dolaysıyla Türkiye bu konuda çok kaliteli teknolojik bir alt yapıya sahip oldu ve Türkiye, Dünyanın en güvenilir plazma arındırma sistemlerini kullanıyor. Türkiye sağlık açısında dünyaya öncül olduğu gibi, bununla da aynı şeyi yaptı. Katkı sağlayan herkese çok teşekkür ederim.”
“etkin, güvenli hızlı bir sistem”
Daha sonra gazetecilerin sorularını cevaplandıran GAÜN Rektörü Gür, bu projenin diğer yöntemlerden farklı yönlerini ifade ederken, “Bu sistem daha etkin, daha güvenilir ve daha hızlı. B2 Vitaminiyle arındırıldığı için zararı yok. Diğer sistemlerde plazmanın kullanılabilir hale gelmesi için uzun saatler boyunca işlem yapılması gerekirken bizim sistemimizde sadece 7 dakikada arındırma yapıyor. Bu nedenle çok daha hızlı, etkin ve güvenilir. Özellikle, bu sistemden geçirilen plazma patojenlerden, lökositlerden ve sitokinlerden arındırılmış olduğu için yoğun bakımda yatan hastalarda rahatlıkla kullanılabiliyor. Bu 3 açıdan sistem Türkiye’nin en önemli yeniliği” dedi.
Gür, bir başka gazetecinin sistemle ilgili çalışmaların yaklaşık 4 ay önce başlamasıyla ilgili tesadüfe yönelik soruyu cevaplandırırken de, “Biz Gaziantep Üniversitesi’nde Radyoaktif ilaç Üretim Merkezi kurmak üzere Sanayi Bakanımızın büyük desteği ile büyük bir proje aldık. Bu projeyi hayata geçirirken yanına yeni projeler eklemeyi de planlıyorduk. Bu arada dünyada en güvenli, en hızlı, en etkin arındırılmış plazmayı nasıl elde edebileceğimiz üzerine çalışıyorduk. Bu konudaki bilimsel araştırmaları inceledikten sora Japonya’da bir sistemin çok etkin, farklı ve güvenilir olduğunu gördük ve bu sistemi, Türkiye’ye getirmek üzere, münhasırlık haklarını da alarak anlaşmalar yaptık. Tam da bu süreçteyken Kovid-19 salgını başladı. Biz de bunun üzerine ülkemizde ilk defa Kovid-19 tedavisinde güvenli, patojenlerden arındırılmış immün plazma tedavisinin uygulanabileceğini gündeme getirdik. Böylece bizim başlangıç projemizle Kovid mücadelesindeki plazma tedavisi ihtiyacı birbirini tamamlamış oldu. Biz bu iki çok net fotoğrafı birleştirerek sistemi hızlı bir şekilde Türkiye’ye getirmeye karar verdik. Sistem, Japonya menşeili bir ürün ve şu anda Dünya’da yaklaşık 20 ülke ile birlikte Kızılay’da dünya ile eş zamanlı olarak kullanıyor. Bizim sistemimizde Türkiye’de Kızılay tarafında kullanılan ışınlama sistemine ilaveten güvenliği maksimuma çıkartan, lökosit ve sitokinleri temizleyen Riboflavin sistemi bulunmaktadır. Riboflavin, B2 vitamini olduğu için vücuda da zarar vermiyor. Bu sistemle elde edilecek plazmalar daha güvenli ve etkin olacaktır. KOVİD 19’dan sonra da bu sistem patojenlerle ilgili diğer hastalıklar konusunda da kullanılabilecektir. Ayrıca, organ nakilleri başta olmak üzere herhangi bir şekilde en güvenilir plazma arandığı zaman önemli bir kaynak olacak. Gaziantep Üniversitesi’nin yaşama geçirmek istediği bu proje COVID salgını ile buluşunca puzzle parçaları yerine oturmuş oldu. Normal şartlarda bir hastadan 600 mililitre plazma alabiliyoruz. Hastadan ayda 3 defa 600 mililitre plazma alabiliriz. Ancak, bu almış olduğumuz plazmaları bizim sistemimizde Ribofilavinle birlikte ışınlayarak arındırıyoruz ve 200 mililitreye dönüştürüp 3 paket plazma haline getiriyoruz. Daha sonra istersek bunları 3 tane 200 mililitre olarak aynı hastaya, ya da hastanın durumuna göre 200 mililitrelik paketleri üç ayrı hastanın tedavisinde kullanabiliyoruz” dedi.