Günümüzde radyasyon kelimesini popüler kılan asıl sebep, çevremizde radyasyon yayan sayısız materyallerin var olması.
Bu ürünlerin insan bedeni için nasıl bir anlam ifade ettiği çok önemli. Uzaktaki bir arkadaşımızla saniyeler içerisinde bağlantı kurabiliyor olmamızın, bir tıklama ile ulaşabildiğimiz sınırsız bilgiye ulaşabilmenin verdiği mutluluğun acı sonuçları da oluyor ne yazık ki. Bu mutluluk sonsuz sürmeyecek maalesef.
Radyasyonun ne gibi etkileri var?
Radyonun insan vücuduna olumsuz etkilerine yönelik çok sayıda çalışma bulunuyor ve günümüze yaklaştıkça bu ilginin arttığını görüyoruz. Bilinen en tehlikeli yönü elektromanyetik alanların (EMA) lösemi dahil bir çok kanserin oluşma riskini artırabilmesi. Özellikle çocuk yaş grubunda elde edilen veriler, oldukça korkutucu.
Çalışmalar, özellikle 14 yaş altı çocukların yüksek gerilim akımlardan olabildiğince uzak bölgede yaşamasının zorunlu olması gerektiğini gösteriyor. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi (IARC) yüksek gerilim hatlarını kanserojen sınıflandırmasında 2B grubunda değerlendiriyor. Bu grup; o etkenin hayvan deneylerinde kanser yaptığına dair yeterli verilerin var olduğunu, insan deneylerinde ise kısıtlı verilerin o etkenin kanser yaptığını gösteriyor.
Konutun eski bir yapı olması, konutun yüksek gerilim hattına yakınlığı, konutta kullanılan elektrikli cihazların tipi ve sayısı gibi faktörler maruziyet derecesini etkileyen önemli belirleyiciler.
Maruziyetin belirlenmesi konusunda ülkemizde sınırlı çalışma bulunmakta ve bu çalışmalardan biri de Ankara’da yapılmıştır. Çalışmada yüksek gerilim hatları izdüşümündeki ortanca değer 9,1 mG (0,91 T) olarak bulunuyor. Bu değer 10 mG üzerinde ise tehlikeli demek oluyor. Bu da Ankara’da yapılan bu çalışmanın, pek de masum olmadığını gösteriyor bize.
Konu hakkında çok sayıda çalışmanın varlığından yukarda bahsetmiştim ve şimdi bu konuda ön plana çıkan çalışmalara bakalım.
Konuyla ilgili öne çıkan çalışmalar
2000 yılında yapılan bir çalışma ile maruziyet seviyesine göre yapılan çalışmalarda genel olarak; 0,4μT’nın altındaki maruziyet ile artmış çocukluk çağı lösemileri arasında yeterli kanıt bulunmamasına karşın 0,4μT ve üstünde maruziyetlerde çocukluk çağı lösemi riskinin 2 kat arttığı saptanmıştır. (Ahlbom ve diğ., 2000)
Birçok çalışmada çocukların maruziyetini belirlemek için yatak odalarında EMA ölçümü de yapılmıştır. Yatak odalarında manyetik alan seviyesi 0.4 μT ya da daha yüksek olanların referans kategori (manyetik alan seviyesi altında 0.1 μT) ile karşılaştırıldığında çocukluk çağı lösemilerinden AML ve ALL için riskin 2.6 ve sadece ALL için 4.7 kat arttığı saptanıyor. (Kabuto ve diğ., 2006)
Riskin daha düşük maruziyetlerde de var olduğunu gösteren çalışmalar da bulunuyor. Almanya’da 0-14 yaş arası 514 olgu ve 1301 kontrol üzerinde yürütülen olgu-kontrol çalışmasında gece boyunca 0,2 μT ve üstündeki maruziyetin akut lösemi riskini 3,2 kat arttırdığı bildiriliyor. (Schüz ve diğ.,2001)
2000 yılında İngiltere’de gerçekleştirilen bir olgu- kontrol çalışması, çocukluk çağı kanserleri ile enerji hatlarına yakın yaşama arasında ilişki bulunmamıştır. (UK Childhood Cancer Study Investigators, 2000)
İngiltere ve Galler’de yapılmış çalışma, 0-14 yaş grubundaki 9700’ü lösemi olmak üzere 29081 kanserli olgu ve aynı sayıda kontrol grubunda yürütülmüştür. Bu olgu-kontrol çalışmasında, lösemi açısından doğumlarındaki ev adresleri yüksek gerilim hattına 200 metreden daha yakın olanların 600 metreden uzak olanlara göre 1,69 kat (95% güven aralığı 1.13 -2.53); 200-600 metre arasındaki uzaklıkta olanların ise 1.23 (%95 güven aralığı 1.02 -1.49) kat risk altında olduğu bildiriliyor. (Draper ve diğ., 2005)
İran’da yapılan başka bir çalışmada, yüksek gerilim hatlarına 500 metreden daha yakın yaşayan çocuklarda akut lösemi riskini 8,8 kat (95% güven aralığı 1,74-58,4), ortalama 0,45 μT’dan fazla maruziyetin ise 3,6 kat (95% güven aralığı 1,11-12,39) arttırdığı gösteriliyor. (Feizi ve Arabi, 2007)
Bu çalışmalar enerji iletim hatlarına yakın yaşamın, özellikle çocukluk çağı lösemileri için önemli bir risk olduğunu göstermekte ve EMA kaynağına yakın yaşamın sağlığı olumsuz etkilediği tezini desteklemektedir.
Konuyu destekleyen diğer çalışmalar
*1993 yılında çocukluk çağı kanserlerini inceleyen bir çalışma ile yüksek gerilim hatlarından 50 metre uzaklığa kadar olan alanlar içerisinde yaşayan çocuklarda lösemi de artış tespit ediliyor(Feychting ve Ahlbom, 1993).
*1982 yılında yapılan bir başka çalışmada, elektrik hatlarının beyin kanserine neden olduğu saptanmıştır(Wertheimer, 1982).
*1993 yılında yapılan ve sonucu itibariyle büyük bir yankı uyandıran bir çalışmada, elektrik hatlarında çalışanların beyin kanserine yakalanma oranının 7 kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir(Şeker, 1993).
*1994 yılında yapılan diğer bir çalışmada, yüksek gerilim hatları ve elektrikli ev aletlerinin kanser riskini artırdığı gözlenmiştir(Markov, 1994).
*1994 yılında Frey’in yaptığı çalışma ile günlük yaşamda maruz kalınan EM alanların beyin tümörlerini; özellikle erkeklerde, lösemi ve akut myeloid lösemiyi arttırdığı rapor edilmiştir(Frey, 1994),
*1997 yılında yüksek gerilim hatlarına 100 metrelik mesafe içerisinde yaşayan yetişkinler üzerinde yapılan incelemede lösemide artış bulunuyor(Li, 1997).
*Kanada’da yapılan bir çalışmada çocukluk çağı lösemi hastalığı ile elektromanyetik alana maruz kalınması arasında ilişki olduğu görülüyor(Green ve Miller, 1999).
*2005 yılında yapılan çalışmaya göre, yüksek akımlı elektrik hatlarına 0-600 metre aralığında oturanlarda lösemiye yakalanma oranında artış olduğu saptanıyor(Draper, 2005).
Sonuç olarak:
Teknoloji günümüzün olmazsa olmaz parçası haline gelmiş durumda ama unutmamak gerekir ki hayatımız, çok daha değerli bizim için; sevdiklerimiz için.